“Dinler arası diyalog, iddia ve
zannedildiğinin aksine, İslam süzgecinden geçemeyecek durumdadır. İddialar
saptırmadır. İslami ve milli olana ihanet şeklindeki bu haliyle dinler arası diyalog,
Türk Milleti'nin ve diğer Müslüman âleminin hiçbir derdine deva olmayacak bir
anlayıştır. Aksine iman ve maneviyat bunalımı yaratacak ve geleceği tehlikeye
sokacak görünümdedir.
Bu hareketin gerçek yüzü,
Papa'ya sunulan bir güven mektubundan ibarettir. Arka yüzü Vatikan'a bakan bu
projenin ön yüzü, Müslüman'ı ehlileştirme yahut etkisizleştirme, daha da Türkçesiyle
iğdiş etmedir. Hıristiyan'a hoşgörü, Müslüman'a tuzak şeklinde gelişen bu
diyaloga, olanları göz önüne alarak, Hıristiyanlığı Müslüman'a sevdirme
faaliyeti olarak da bakabiliriz. Bu faaliyette Hz. İsa, etrafında bütünleşmemiz
istenecek kadar hep ön planda ve gündemde, Hz. Muhammed'in adı bile
geçmemektedir.
Neresinden bakılırsa bakılsın dinler arası diyalog,
Müslüman için bir çıkmaz sokaktır.
Müslüman taraftan hareketi
yürütenlerin ve alkışçılarının, "Bu yeni bir İslam tefsiridir",
"Küreselciliğe uygun bir İslam ifadesidir" iddiaları, ihaneti
gizleme, allayıp pullama ve cilalama teşebbüsünden başka bir şey değildir.
Değişime karşı çıkanların
diyaloğa karşı çıktıkları safsatası ise, bir savunma mekanizmasından ibarettir.”
Yukarıdaki satırlar Prof. Dr. Yümni Sezen’in 2006 yılından Kelam
Yayınları tarafından yayımlanan 4. baskısı yapılmış olan kitabının arka
kapağında yer alıyor. Son yıllarda gündemi bir hayli meşgul eden dinler arası
diyalog üzerine kapsamlı bir çalışma yapan yazar, meseleyi dini, psikolojik ve
sosyolojik tahlillerle ele almıştır. Dinler arası diyalog meselesi üzerine yazara
fazlasıyla eleştiri yapılmıştır. Bu asılsız eleştirilere rağmen yazar, bilimsel
verilerle diyalog araştırmalarına devam etmiştir.
Yazar, dinler arası diyalog meselesinin tarihi alt yapısından
günümüzdeki yapılaşmasına kadar araştırmalar yapmıştır. Kitapta, dinler arası diyalog meselesinin küreselleşme süreciyle
birlikte milli kimlik ve milli devlet kavramları da ele alınmıştır. Yazar eserinin
son sayfalarında bilimsel bir araştırma olan kitabına yapılan asılsız
eleştirilere cevaplar vermiştir. Ayrıca kitapta Papa ile iki defa temasa
geçildiğini ve bu temaslar sonucunda yazılan mektupları okuyucular için yorumlayarak
paylaşmıştır:
“48 sene arayla bizimkilerin
Papayla iki defa ilişkisi oldu. Biri 1951’de S. Nursi’nin, Risale-i Nur
Külliyatı’nı Papa’ya iletmesidir. Papa’nın Başkâtibi buna cevap vermiş ve
“Papa, nazik saygınızdan dolayı çok mütehassıs olduklarını bildirmeye beni
memur etti,” demiştir. İkincisi F. Gülen’in 9 Şubat 1998’de Papa’ya yazdığı
mektuptur. Mektuptaki imza dikkat çekicidir. Fethullah Gülen/ Rabbin aciz kulu/
Şubat 1998, denmiştir. Rab kelimesi bir Müslüman’a yazılan mektupta veya
söylenen sözde kullanılırsa, çok normaldir. Fakat bir Hıristiyan ruhanisine
yazıldığında hassasiyet doğurur. Hristiyanlıkta Rab, İsa demektir. İncil’e göre
“Mesih İsa Rab’dır. Yeryüzünde ve gökte her türlü güce sahiptir. O, tüm yönetim
ve hükümranlıkların, tüm güç ve egemenliklerin üstündedir. Zira Baba, her şeyi
onun ayakları dibine serdi.” satırları yer almaktadır.”
Eser, dinler arası diyalog sürecini analiz etmek ve süreci alanında
uzman bir hocadan okuyup anlamak için sunulmuş eşsiz bir kaynaktır.
İyi okumalar dileriz.
Yorumlar
Yorum Gönder