Onlar bozkırın
çocuklarıydı
Yalın ayak
yamalı elbiselerle büyüdüler
Karınları bazen
aç bazen toktu
İsyan etmediler
hep şükürle yetindiler
Herkese
koştular çaresizlik içinde
Hastalıklarında
ne doktor ne de ilaç yüzü gördüler
Seller çağladı
emekler gitti şükrettiler
Kıraç
topraklarla boğuştular yılmadılar
Yolları yoktu,
okulları uzaklarda
Devlet vergi,
asker dedi hep gittiler
Savaştılar can
verdiler madalya istemediler
Hepsi de uzak
diyarlara koştular
Çalıştılar
mücadele ettiler, eğilmediler, bükülmediler
Kimi kayboldu,
kimi zindana, kimi kara toprağa
Bu vatan bizim
dediler
Ama hepsi de
arkalarından hançerlendiler.
Kimdir neyin
nesidir diye hiç sormadılar
Onlar mı?
YİTİK
BOZKURTLAR
Yitik
Bozkurtlar, Ahmet Aytaç’ın kaleme aldığı bir 12 Eylül romanıdır. Doğu
Kütüphanesi’nin yayın markası olan Fener Yayınları tarafından 2013 yılında
yayımlanmıştır. İçimizden birilerini sıcak, samimi bir üslupla anlatan yazar,
kitabında gerçek hayattan kişileri ve olayları işlemiştir. Tek suçu ülkesi ve
ülküsünü düşünmek olanların hayatlarını anlatmıştır. Kısacası kafanızdaki kavga
yıllarına ait pek çok soru işaretine cevap bulacağınız ve o dönemi
yaşanmışlıklarıyla okuyacağınız bir roman Yitik Bozkurtlar.
Bazen şiirlerle
karşılaştığımız romanda geçmişin izlerini taşıyan olaylar da vardır:
"Yürüyorum Tanrının bahşettiği
bedenimle.
Beden bende ruhum ta uzaklarda.
Sormayın uzakları bana.
Orası sevdamdır benim.
Yürüyorum ardıma bakmadan.
Ardımda kalanlar unuttu sanmasınlar
Ben onlarla varım, onlarla yaşıyorum.
Gurbet demeyin bana.
Ben zaten doğduğumda gurbete gelmişim.
Sevda demeyin bana.
Oraya yerleşecek birisi vardı ta uzaklarda.
Hasretlik demeyin dostlar.
Ben zaten hasretlikle gelmişim dünyaya.
Ölüm bir kurtuluş mu?
Yaşamadım ki, sonunu düşüneyim.
Ey Rabbim gel de hemen geleyim."
Kitabın ana
konusu, 1970’li yıllarda İzmir’de bir avuç idealist ülkücü gencin yaşadıkları
olaylar ve verdikleri mücadelelerdir. Ayrıca kitap bir kısmının hapishaneden
idam edilişine kadar geçen süreci, geriye kalanların ise cunta tarafından hapse
atılmamak için yurt dışına kaçışlarının hikayesini gerçek isimlerle
anlatmaktadır. Belli bir öz eleştirinin de yapıldığı kitapta işlenen ana
temalardan biri de yurt dışına gitmek zorunda bırakılan gençlerin oralarda
sahipsiz kalması ve hayata tutunma çabalarıdır. Yazarın kitabında vurgulamak
istediği ise yurt dışına ne kadar yabancıysa kendi ülkesine de o derece yabancı
bırakılan gençlerin hazin hikâyesidir. Alparslan Türkeş ve Muhsin
Yazıcıoğlu’nun fikir ayrılığı yaşadıkları dönemin canlı şahidi olan yazar,
kitabında o günlerden objektif olarak bahsetmiştir. Eski Devlet Bakanı ve Milli
Düşünce Merkezi Kurucusu Sadi Somuncuoğlu ile o dönemlerde geçen anılarının da
yer bulduğu kitapta yazar gençlik ateşinin yüreklerde kor gibi yandığı yılları
acısıyla tatlısıyla kaleme almıştır. Kitap satır arasında “geçmiş geleceğin
aynasıdır" diyerek geçmişte yaşanılanlardan ibret almak gerektiği ve
gelecekte nasıl olunmasının doğru olacağı mesajlarını vermeye çalışmaktadır.
İyi okumalar
dileriz.
Yorumlar
Yorum Gönder