Necip Fazıl Kısakürek’in 1964 yılında yazmış olduğu “Reis Bey” isimli tiyatro oyununu
okudunuz mu ya da hiç oyunu izleme fırsatınız oldu mu? 1948 ile 1960 yılları
arasında tiyatro eseri kaleme almayan Necip Fazıl’ın 1960 ihtilaliyle girdiği cezaevinde
yazdığı üç piyesten biridir Reis Bey. Ayrıca yazarın sinemaya da uyarlanmış bir
eseridir.
İlk satırlarında yazar, “ön
tarafı açılır, kapanır bir küp içinde hayatı yakalamak… Kapana kıstırır gibi…”
diyerek tiyatronun tarifini yapmıştır. Yazar tiyatroyu, sayısal verilerden
arındırmak, silinmekten kurtarmak, süzmek, özleştirmek olarak yorumlamış ve
sanat hisarının en yüksek burcu olarak nitelendirmiştir. Sanat şekilleri içinde
de Necip Fazıl’a göre en büyük keşif tiyatrodur. Çünkü tiyatro insana en canlı şekliyle
aynayı tutan, saatin tik-taklarına benzer bir durumdur.
Kitabın ana karakteri kendini görevine adamış, kimseyle fazla iletişim
kurmayan ve verdiği yanlış bir kararla hayatı değişen bir ağır ceza reisidir.
Reis Bey, ömrü otel odalarında geçmiş, yapayalnız ve taş kalpli bir adamdır.
Onun nazarında merhamet idamlık bir suçtur ve toplumun bir ferdini korumak için
bin adamın idamından kaçınılmaması gerektiğini düşünmektedir. Günün birinde
annesini öldürmek suçuyla karşısına çıkarılan bir gencin idamına karar
vermesiyle hayatı değişecek olan Reis Bey’in iç dünyası büyük bir sarsıntı
yaşayacaktır. Kitabı özetleyen kısım ise “Reis
Bey, ağlayabilseydiniz, anlayabilirdiniz!” cümleleri olmuştur. Eserde, akıl
ile merhametin mücadelesinde merhametin kazandığı bir kez daha gözler önüne
serilmiştir.
Reis Bey isimli oyun, 1964 yılında kitabı ekmek kadar aziz bilen
birkaç üniversite öğrencisinin harçlıklarını biriktirerek kurduğu Ötüken
Neşriyat’ın ilk ateşi olmuştur. O yüzden Ötüken Neşriyat, 50. yıldönümünü
kutladığı geçtiğimiz yıllarda “Reis Bey”i
yıldönümüne özel 1000. kitap olarak tekrar yayımlamıştır. Bu basım da Nevzat
Köseoğlu’nun aziz hatırasına ithaf edilmiştir. Tekrar sahip olabileceğiniz bu
yayını okumanızı tavsiye ederiz.
Yorumlar
Yorum Gönder