“Düşünmek sanatı da ‘mükteseptir’, yani sonradan öğrenilir.
Çocuklarımıza durmadan tekrarlıyoruz: Muhakkak yabancı dil öğren! diye… “Düşünmeyi
öğren!” derseniz hakaret oluyor. Düşünmeyi öğrenmek de, herhalde yalnız
düşünmenin kanunlarını bilmek değildir. Belirli problemleri çözebilmek için
elbette belirli bilgileri öğrenmek gereklidir; fakat bence önemli olan, asıl
güçlük, problemleri kurmaktır. Çoğumuz, problemleri yanlış kurduğumuz için,
daha baştan çözümsüzlükle karşılaşırız.”
Bu satırlar Oğuz
Atay’ın “Bir Bilim Adamının Romanı”
isimli eserinden. İletişim Yayınları’ndan çıkan bu eser Prof. Dr. Mustafa
İnan’ın hayat hikâyesini anlatmakta. TRT Roman ödüllü yazarın bu kitabı Türk
Edebiyatının postmodern eserleri arasında yer almaktadır (Karaca, 2012) . Kendine has bir
biyografik eser olan bu kitap iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Prof.
Dr. Mustafa İnan’ın doğumundan üniversite öğrenimini bitirinceye kadar, ikinci
bölümde ise ileride eşi olacak Jale Hanım’la olan ilişkisinin başlamasından
ölümüne kadar olan hayatı anlatılmıştır.
Biyografik roman
türünde yazarın kendi üslubu ve kurgusuyla anlattığı Prof. Dr. Mustafa İnan,
aynı zamanda İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’nde makine
teknolojileri alanında yazarın hocalığını yapmış eşsiz bir insandır. Ayrıca
Avrupa’ya devlet destekli giden ilk öğretim görevlisidir. Prof. Dr. Mustafa
İnan’ın 2 yıl öğrenciliğini yapmış yazar, mimar ve mühendis Oğuz Atay, iyi
tanıdığı –uluslararası üne sahip olan– bir bilim adamının zorlu mücadelesini
gayet akıcı bir dille anlatmıştır. Kitabın bölümlerinde, Prof. Dr. Mustafa
İnan’ın yakın arkadaşlarının anlatmış olduğu anekdotlar da kitaba ayrı bir renk
katmıştır. Kitapta bütün hayatını bilime adamış bir adamın zorluklar içinde
geçen hayatını okudukça bilime olan düşkünlüğü yüzünden nelere katlandığını göreceksiniz.
Kitap, vefatından dört
yıl sonra TÜBİTAK Bilim Kurulu tarafından Prof. İnan’ın bilim ödülüne layık
görülmesi ile başlar. Ancak dikkat edileceği üzere bu ödül ölümünden dört yıl
sonra layık görülmüştür. Yurtdışından gelen bütün tekliflere olumsuz cevap
verip, ülkesinde bilim ateşini yakma arzusu taşıyan bir bilim adamının
ölümünden dört yıl sonra böyle bir ödüle layık görülmesi çok üzücü bir
durumdur. Gelişmiş medeniyetler seviyesine çıkabilmek adına yurtdışında aldığı
eğitimler sonucu o üniversitelerde kalması için ısrar edilen fakat yurda geri
dönüp kendi ülkesini gelişmiş medeniyetler seviyesine çıkarmak, yeni
teknolojileri kendi yurdunda da öğrencilere anlatmak, uygulatmak ve onları
düşünmeye sevk etmek için bütün teklifleri reddetmiştir Mustafa İnan.
Yurtdışına eğitim almaya giden bütün öğrencilerine de aynı öğüdü vermiştir; “mutlaka ülkenize dönün ve ülkenize hizmet
edin. Türkiye’de bilim yapmak zor olsa da ülkenize dönün. Size gereken değer
verilmese de ülkenize dönün.”
Cemal Gürsel’in Başbakanlığı
döneminde milletvekilliği ve bakanlık teklif edilen Prof. İnan, bu tekliflerin
hiçbirisini kabul etmemiştir. Çektiği maddi sıkıntılar aklından ‘Belki…’ diye
geçirtmiş olsa da, kendisinin bir eğitimci olması gerektiğini ve eğitim ile
siyasetin bir arada gidemeyeceğini düşünmüştür. Mustafa İnan bu hareketi ile
herkesin kendi işini layıkıyla yapması gerektiğini göstermiştir.
Üniversiteye gidecek
olan gençlerin üniversiteyi tam olarak kafalarında şekillendirmeleri için bu
kitabı okumalarını tavsiye ederiz. Hatta mümkünse bu kitabı başucu kitabı
yapmalıdırlar. 100 Temel Eser arasında yer alan “Bir Bilim Adamının Romanı” isimli kitap içinde bulunan fotoğraf
albümüyle de siz değerli okuyucularımızın ilgisini çekecektir.
Şimdiden iyi okumalar
dileriz.
KAYNAK
Karaca, N.
(2012). Bilim, Kültür ve Sanatın Bir Karakter Odağında Kesiştiği Eser: Bir
Bilim Adamının Romanı.
Yorumlar
Yorum Gönder