Bahri Karaçay’ın TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları’ndan 2010 yılında çıkarmış
olduğu, dördüncü basımı 2013 yılında yapılmış olan ‘’Yaşamın Sırrı DNA’’ isimli kitabı okudunuz mu? ‘’Yaşamın Sırrı
DNA’’ Karaçay’ın ilk kitabı. Karaçay bu kitabında 2009 yılından beri TÜBİTAK
Bilim ve Teknik Dergisi’nde yayınlanan makaleleri ile birlikte moleküler yaşam
bilimlerindeki son gelişmeleri bizler için derlemiş.
DNA, dört farklı baz, şeker molekülü ve fosfat atomundan oluşan
hücrenin yapıtaşıdır. Yapısında bulunan A (Adenin), T (Timin), G (Guanin), C
(Cytosin) bazlarının belli bir sırada dizilmesiyle anlam yüklenen DNA, dört
harfli alfabe ile yazılmış bir kitap gibidir. Cümle, belli manaları ve
fikirleri aktarmak için belli kelimelerin bir araya gelmesini gerektirdiği gibi
bu bazlar da belli bir sıra halinde dizilerek genlerin anlam yüklenmesine neden
olur. Her bir gen bu dört harfin kullanılması ile yazılmış, uzunluğu birkaç
binden, birkaç 10 bin hatta 100 bin harfe kadar çıkabilen kelimeler gibidir.
Yani adeta herkesin kendine özel ‘’kullanma
kılavuzu’’ vardır. Altı milyar harfle yazılmış bu kullanma kılavuzu göz
rengimizden boyumuzun uzunluğuna, zekâ düzeyimizden yakalanacağımız
hastalıklara kadar pek çok bilgiyi içermektedir.
Kitabın arka kapağında bulunan satırlar da kitabın içeriğinde sizleri nelerin
beklediğini gösteriyor;
‘’1953 yılında DNA’nın keşfedilmesi insanlık tarihinde yepyeni bir
sayfa açtı. Aradan geçen sürede genetik bilginin ve biyolojik sistemlerin nasıl
çalıştığını öğrenmekle kalmadık, izleyici koltuğundan kalkıp canlıların yaşam
kodunu değiştirerek yaşam süreçlerine yön verebilir hale geldik. Gen tedavisi
ile hastalığa sebep olan genlerin yerine sağlıklı kopyalarını aktarıp tedavi
sağladık. İnsan kök hücrelerini elde ettikten sonra, bu hücrelerin vücudumuzu
oluşturan hücrelere ve dokulara dönüşüm programlarını öğrenerek, insan ömrünü
uzatma yönünde önemli çalışmalar yapmaya başladık. 2000’de insanın yaşam
sırrını içeren genetik kodunu okumayı başararak, her alanda etkilerini
göreceğimiz yepyeni bir çağın kapılarını aralamış olduk. Artık her yeni doğan
bireyin, altı milyar harfle yazılmış bir ‘’kullanım kılavuzuyla’’ birlikte
dünyaya geldiğini biliyoruz.’’
Kitabın en güzel yanlarından biri de, anlatılanların kavranabilmesi
için daha önce biyoloji, genetik gibi dersleri almış olmanızın gerekmemesidir.
Kitap gayet akıcı bir dille yazılmış ve kitapta bilim meraklılarının anlayabileceği
kadar sade bir anlatım kullanılmış. ‘’Yaşamın Sırrı DNA’’ kanser, kök hücreler
ve kopyalama (klonlama) konularını içeren bölümlere ek olarak, duyguların
gerisindeki moleküler mekanizmaları anlatan ‘’Duyguların Molekülleri’’ ve
hafızadan sorumlu genlerin belirlendiği çalışmaların anlatıldığı ‘’Hafıza Hapı’’
bölümlerini de içermektedir. Kitap, gen tedavisinin anlatıldığı “Gen Yüklü Truva
Atı”, “Genlerle Çevrenin Dansı” ve “Epigenetik: Kalıtımın Genler Üstü Boyutu’’
bölümleriyle sonlanıyor.
Beğenerek okuyacağınız bir kitap olan ‘’Yaşamın Sırrı DNA’’ içinde
bulunan terminoloji ve bu terminolojilere yapılan kısa, anlaşılır açıklamalar
ile DNA üzerine yapılan bilimsel araştırmaları daha rahat anlayabilmenize
yardımcı olacaktır. Gen çağını yakından takip edip, genetik araştırmalar
üzerine ülkemizde ve dünyada neler yapıldığı hakkında bilgi sahibi olmak
istiyorsanız bu kitabı mutlaka okumalısınız. ‘’Gen Çağı’’na meraklı, bilimsel
araştırmaları takip eden ve genetik alanına ilgi duyan kişilerin bu kitabı
büyük bir beğeniyle okuyacağını düşünüyor ve siz değerli kitapseverlere
şimdiden iyi okumalar diliyoruz.
Yorumlar
Yorum Gönder